Bir çocuk hayal ediyorum... Hani dünyaya geldiğinde çok sevindiğimiz. Sonra!!! "sen çocuksun,
bilmediğin şeylere karışma" diye susturduğumuz...
Bir delikanlı hayal ediyorum... Hani karşıdan gelirken "işte benim oğlum" diye övündüğümüz. Sonra!!!
İstemediğimiz bir kıza gönül verdi diye evlatlıktan reddetmekle tehdit edip, ondan kalbini söküp
atmasını istediğimiz...
Bir kadın hayal ediyorum... Hani uğruna dünyayı vermek isteyip "benimle evlenir misin" dediğimiz.
Sonra!!! İşlerimiz ters gidince, hayatın monotonluğundan sıkılınca bütün hıncımızı ondan alıp
azarladığımız....
Bir yaşlı hayal ediyorum...Hani sırf biz geldik diye gözleri ışıl ışıl parlayan, boynuna sarıldığımızda
yüzünde kocaman bir gülümseme beliren büyüğümüz. Sonra!!! "sana kaç kere söyledim üzerine
dökme" diye azarlayıp, altını ıslatıyor diye hor gördüğümüz...
Düşünüyorum...İçinde kaldığımız bu çamur deryasından ne vakit bir dala tutunup çıkacağimızı?
Biz hangi ara böyle olduk derken, birbirimize bulaştırdığımız sevgisizlik ve umutsuzluğu nasıl
yeneceğimizi ?
Bıktım... Elbet düzelir diye beklemekten; bugünü yarınlara ertelemekten; olması gerekenden daha
fazlasını vermekten...
Bu kadar zor muydu yaşanabilir bir dünya yaratmak? Herşeyin düzelmesi için illa ki bu dünya batmalı
mı? Üstelik " durdurun dünyayı inecek var " sözünü kimse duymazken.
Hayat hızla akıp giderken avuçlarımızdan, bu defa korkularımızı susturalım ne dersiniz?
Hayat o kadar güzelken artık ruhlarımızı besleyelim. Onlar o kadar aç kaldılar ki...
ALINTI